3 Aralık 2015 Perşembe

Bıcırık Doğa'ya Keçeden Defter :)









Arkadaşımın kızı Doğa anlat anlat bitmez ne laflar ne laflar bilmiş sevimli büyümüş de küçülmüş adeta :)) oğlumun dooğumu için yaptığım keçe defteri pek beğendi banada yapar mısın dedi yapmam mı hiç geçikmiş de olsa prenses Doğaya küçük bir hediye oldu ..


30 Kasım 2015 Pazartesi

Bir ıhtıyacınız var mı evet ADALET ısıtıyoruz


CAN DÜNDAR'DAN MEKTUP VAR. 


"En son hatırladığım hâkimin bakışları. Sabit, kindar, üstten bakışları. Doktorun hastasına acıyan bakış. “Artık ne yersen ye” bakışlarıyla dinledi savunmamızı. “Artık ne dersen de... Hukukun bittiği yerdesin.” Mahkemedeydik oysa.. Sanırım 8 ila 10 saniye konuştu. “Tutuklanmanıza karar verdim.” Belki 3 saniye... Arkamdan birinin “Yazıklar olsun” diye seslendiğini hatırlıyorum. Sonra sivil polislerin mahkeme salonuna girdiğini... Benim, defterimi avukatıma verip eşimi görmek istediğimi... Ona sarılırken kulağına “Evlilik yıldönümümüz kutlu olsun” dediğimi, izleyicilerin salona girip elimi sıktığını, güç verdiğini... O anda önce Kılıçdaroğlu, ardından Demirtaş’la görüştüm. Belki 1’er dakika... Güçlü olmamı, yanımda olacaklarını söylediler. Konuşmamızı alkış sesleri böldü. “Özgür basın susturulamaz” sloganı eşliğinde özgür basının susturulduğu yere, Silivri’ye doğru yola çıktım.

Kibar bir sivil polis, “Bir ihtiyacım olup olmadığını” sordu kapıda: “Adalet” dedim. O “tuvaleti” kastetmiş. “Gerek yok” dedim. Terörle Mücadele’den 6-7 sivil genç eşliğinde otoparka indim. Erdem’i de getirdiler. Hâlâ tatsız bir piyesin zorunlu oyuncuları gibiydik. “Açsınızdır” dedi sakallı, uzun saçlı polis... Açtık. Yanındakilerden birisini bisküvi almaya yolladı. Erdem’e sigara tuttu. Kibardı.

Orada avukatlarımız Akın (Atalay) ve Bülent’i (Utku) görmek, aniden temiz hava solumak gibiydi. “Eskisinden daha sık görüşeceğiz” dedi Akın... Yanımdan Dilek’i aradı. “Eşyaları hazırla” dedi. Vedalaştık. Biri şoför koltuğunda 3 polisle yola çıktık. Hep gördüğüm şekilde arkada ortada değil, eli kelepçeli, başı bastırılıp arabaya sokulan değil, koluna girilen değil, gezmeye gider gibi.. Sıradan... Eyüp Hastanesi’ne gittik.

Yol her gün geçtiğim, gazetenin yolu... “Bitse” diye sabırsızlandığım yolu “bitmese” diye geçtim bu kez... Sabırla... “Hoş geldin sabır” diye mırıldandım içimden. Nicedir ihmal ettiğim bu kadim dostu selamlarken: “Artık bir süre birlikteyiz; telaş, dinlensin biraz...”

Hastane acil servisi yorgun, yılgın, solgun hastalarla dolu. Giriş kapısındaki küçük odada genç bir doktor, hayretle bakıyor yüzüme.... “Keşke cep telefonu olsaydı” diyor. Bu özel günden küçük bir fotoğraf karesi kalsaydı... Hatıra... “Darp var mı?” “Yok” “Tamam, tutmayalım sizi... Gidebilirsiniz”, yeniden yol. Yolda “Eğitimle ilgili bir yazınızı hatırlıyorum” sorusuyla açılan sohbet. Benim polislerle Reşit Galip’i, Atatürk’ün sofrasındaki ünlü çıkışını anlatışım, Rusya’yla savaş ihtimalini değerlendirişimiz... İhtiyaç molası Erdem’in “Polis dizisi ne kadar gerçekçi” sorusuyla ortamın yumuşaması. Ve orada... Parktan çıkan bir genç çiftin sevgi dolu bakışları... Bize yaklaşmaları... Polisin uzaklaştırma çabası içinde “Sizinleyiz, destekliyoruz” diye seslenmeleri... Gecenin ortasında yürek mühimmatı.

Ne garip bu gece Dilek ile evlilik yıldönümü yemeği hayal ederken Silivri yolunda bir arabanın arka koltuğunda bir sivil polisle bisküvi yiyorum. Besbelli hayatımda yeni bir sayfa açılıyor. Ne kadarını benim yazabileceğimi, ne kadarını koşulların belirleyeceğini bilemediğim bir sayfa... Annem ne haldedir acaba? Babam nasıldır acaba? Ege? Sevdiklerim? Dostlarım? “Keşke içten içe eğlendiğimi bilseler, üzülmeseler” diye geçiriyorum içimden.... Gazetenin en zorlu ekonomik dönemiydi; evin ağır taksitleri vardı... Bense telefonu fişten çekip yeni bir kitaba kapanmak istiyordum. Tam öyle oldu.

12 saatlik adliye macerasının ardından gece yarısına doğru Silivri kapısından geçerken kitabın girişini düşünüyordum. Birden flaşlar patladı. Gazeteci dostlar kapıdaydı. Paparazzi programında gördüğümüz bir sahneydi. “Silivri kapısında bir sivil polisle ‘yakalandık.” İnip onlara bu mücadelenin onları çok daha özgür koşullarda gazetecilik yapabilmesi için verildiğini anlatmak isterdim. Bu hukuksuz hoyratlık, bu kibirli zulüm sürerse yakında hiçbir haber yazıp basamayacaklarını... Hepten susturulacaklarını...

Uzun sürdü kaydımız. Onlar yazarken sarıya boyalı taş avluya bakıyorum. Toprağa bir süre basamayacağız. Gökyüzü, bir avuç kalacak. Ama yazamadıktan sonra dışarının içerden farkı yok. Parmak izi verdikten sonra tutuklu pozu verirken gülümsüyorum. Selfie çeksem daha iyi çıkardı. Görevliler uzun gece nöbetine rağmen nazik. Cüzdanıma el koyarken içindeki aile fotoğraflarını yolluyorlar arkamdan. Bir de sevdiğim kırmızı valizimi... Bir süre yoldaşım onlar olacak.

Sayısız demir parmaklık açılıp kapanıyor, ıssız gecenin sükûnetini parçalayarak. Sonra biz kahverengi demir yapı önünde duruyoruz. Kapısında A-1-5 yazıyor. Son kez aranıyor üstüm. Yeni evime giriyorum. Dubleks... Giriş katı, 6’ya 8 adım genişlikte, mutfak salonda, tuvalet+ banyo da.... Bir plastik masa ve sandalye var. Florasanı yanıyor. Demir pencere salondan biraz büyükçe bir avluya açılıyor. Yeni bahçem burası. Gökyüzünde çelik teller... Ağır demir kapı “Allah kurtarsın” diye kapanıyor üstüme... Üst katta 3 yatak, 3 dolap var. Erdem yanda. İkimiz de yalnızız. Gecenin yorgunluğu basıyor. Yıldönümü için en afilli ceketimi ve düğmeleri saklı gömleğimi giymiştim. Onları çıkarıyorum özenle.... Ortamla kıyafetler yadırgayarak bakıyor birbirine.. Burası, dünyanın her yerinde baskıya, zulme, hukuksuzluğa karşı savaş verenlerin uğrak yeri... Yazarlığın, insanlığın ortak evi. Bunun bilinci ve huzuruyla giriyorum yatağa... Uzak alkışları ve hıçkırışları işitiyorum. Gece kısa... Sabah yakın... Sevgiyle kalın."

CAN DÜNDAR - SİLİVRİ

10 Kasım 2015 Salı

Atatürk'ü öldüremediniz gitti..Ne Mutlu Türküm Diyene..





31 Ekim 2015 Cumartesi

Bir Tiyatro Tavsiyesi Daha..NALINLAR..Aşk Kahka Eglence Üçü Bir Arada

"Para' her şeyden önemli oldu, Sevgiden bile.

Sevmek önemsiz artık,sevginin yerini çoktan 'mal varlığı',aldı. 'Kaç evin var?','Araban var mı?', 'Maaşın ne kadar?' diye sorar oldu şimdilerde sevgililer. Evlilikleri bile sınıfladık kendimizce, 'aşk evliliği', 'mantık evliliği' diye. Eskiden sevdalar daha çıkarsız,daha temizdi. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun temiz bir aşk ile sevdiler birbirlerini. Belki de bu yüzden aradan yüzyıllar geçmesine rağmen hala onların aşkları konuşuluyor. İşte oyunumuz böylesine temiz bir aşkın hikayesi, Seher ile Osman'ın hikayesi."

30 Ekim hem evlilik yıl dönümümüz hem de doğum günümdü..Sıradan hatta beklentilerin çok olmasından olsa gerek her zamankinden daha sıkıcı bir gün olarak başladı kendileri..Bol unutulanlı bir doğum günü oldu..Akşama doğru renklendi kuzenimin beklemediğim hem sevindiren eşimden olmadığı için sinirlendiren çiçeğiyle..Sonra akşamı bu güzel oyunla devam ettirdik..Çok eğlenceli bir oyundu.. Dönüdü  :) Döndü karakteri ve asıl kızın anasını Aliyi ve de muhatara bayıldım..En çokta anneyle döndü oyunu aldı götürdü..Nasıl güzel yaşatıyorlar farklı dünyalardan farklı kültürlerden hayatları nasıl da doğallar nasılda gerçekmiş gibiler nasılda mutlu oluyorlar hakkettikleri alkışları duyunca ve nasıl mutlu oluyorum gözlerim doluyor sanki oğlumun müsameresine gelmiş gibi onların başarıları karşısında.. Gidin bence eğlenceli güzel bir oyun uzun olmasına rağmen sıkmadan tadında bir oyun sergiliyor güzel insanlar..


28 Ekim 2015 Çarşamba

Koray Avcı..İnsan derdine kadar koyarmış rakıyı..




9 yıl önce Koray Avcı yı bir kez gördüm birlikte halay çektim ablamın düğününde onunda amcasının düğünü oluyor bu durumda..Ankara'nın sokak şarkıcısı doğal samimi davranışlarıyla ilgi toplayan Koray amacına ulaşmış bir nevi..Daha iyileri nasip olur inşallah..Ne istediğini bilen ve istediğine bir şekilde ulaşan insanlara bayılıyorum..Koray da öyle yapmış sevdiğinin peşinde azmetmiş ve kocaman kitlelere ulaşmış bile şimdiden..Hem eğlenceli tavrı hem de duygulu sesi ile gönülleri fethetmiş...

Sesi gülen adam..Sadece gülmüyor aşk ta kokuyor..
İnsan derdine kadar koyarmış rakıyı vay be ne laflar ne laflar..

Umarım sesini yüreğini korursun..Dedemin lafı Hızır yoldaşın Ali kılavuzun olsun der başarılarının devamını dilerim ...Bu arada saçlar iyi olmuşta sakallar fazla mı uzun ne. :))

27 Ekim 2015 Salı

Neşe Dert Aşk..."Duyduğum ilk ritim anamın sesi çaldığım ilk sazım anamın kalbi"




“Neşe dert aşk yazılır Neşet Ertaş okunur!” Ankara tiyatrolarının bu yıl ki incisi bence. Türküleri bağlamayı özünü seven herkese tavsiye olunur. Hem neşelendiren hem dertlendiren gerçek bir ozanın hikayesi.. Güzel insanlar güzel yüreklerin sayesinde sahnelenmiş yaşatılmış. Yazanın oynayanların yüreğine sağlık…

“İnsan doğuştan yarımdır kadın erkek birbirini tamamlar..
 Ömrüm yarımı aramakla geçti 
 Buldum diyemem 
 Bulmadım diyemem.."


26 Ekim 2015 Pazartesi

MİDAS HAYMANA TERMAL MIIIII BİR DAHA DÜŞÜN ....

Midas Haymana Termal namı diğer hayal kırıklığı..


Evet tam bir hayal kırıklığı oldu benim için..Benim gibi termalleri seven biriyseniz ve yolunuz Ankara ya Haymanaya düşerse benden tavsiye bir daha düşünün..Otel şık ve temiz yeni de..Ama  kraldan çok kralcı gereksiz öz güvenleri ile sinir bozucu personel kadrosu sadece bonelerinizi takın diye talimat veren ama verilen talimatları iplemeyen bir personel kadrosu.Öncelikle istediğimiz bebek yatağı gelmedi..Sonra resepsiyona yaptığımız şikayet üzerine geldi bir zahmet..Yatağı getiren görevli bayan kurdu yatağı yatak kırık :)) ve bayan nasıl bir özgüvendir anlamadım senin şansına da kırık gelmiş ama olsun bir şey olmaz :)) şaka gibi..Tabi ki de değiştirdik..Aynı bayandan havuzdan geldiğimiz için ıslak bornozlarımızı değiştirmesini istedim daha yeni geldiniz  dedi ya ..Nasıl ya bu neyin kafası anlamadım..Kuru bile olsa bornozum böyle mi denir..yuhh diyorum sadece..Bende havuzdan geldik ıslağız açıklamasını yaptım o da getirebilirsem getirim dedi valla dedi billa dedi :))) ve getirmedi dışarıda görünce istedim hanım efendiden bir zahmet verdi oda..neyse sonra aynı bayana şampuan yok dedim oda sıvı sabunlukta var dedi hamamlarda yok nasıl indireceğiz dedim oda bir pet bardağa koy indir çok güzel lüksün demez mi..kaldım sadece kaldım..tamam şampuan olmaması otelin eksiği ama personel çoook acayip..bu acayipliğin de otel sahiplerinin umursamazlığı yarattığını düşüyorum..sonra havuzda su ve soda istedik gelmedi inanır mısınız gelmedi ya ..ücretli bir talep ama gelmedi..sonra beş çayıymış fiyasko böyle şık bir otele hiç  yakışmayan beş çayı açık büfe kahvaltı ve akşam yemeği..yemekler tuzlu yoğurtlu mezeler bozuktu..zaten çeşitte yoktu kahvaltıda oğluma yedirecek bir şey bulamadım desem..hani bilirsiniz otellerde açık büfe denince omlet yapılır isteğe göre burada yeşil zarını çıkarana kadar sağlıksızca pişirilmiş haşlanmış yumurtayı koymuşlar ben yiyemedim oğluma nasıl yedireyim resmen aç kaldık ..işin özü şık yeni temiz bir otel ama hizmet sıfır..Tek güzel yanı masajdı..Bu arda kese köpükten de başka bir müşterinin şikayeti üzerine vazgeçtim..Onlarda peştamal filan istemiş vermemişler verilen bir şeyken..Kese köpükten de hiç memnun  kalmamışlar bonelerinizi takın diyen teyzeler yapıyormuş..

Ama masaj ve sıcak su güzeldi yine de güzel bir hafta sonuydu  termale giderim ama midasa asla...

Sevgiyle kalın..

17 Eylül 2015 Perşembe

32. Yaş Günü Pastası...Beraber Yaşlanalım..

32.yaş günü için kocişe yanı en iyi arkadaşım can yoldaşım evimin neşesi gönlümün padişahı eşime diğer yarıma şeker hamurlu pasta denemesi ...


16 Eylül 2015 Çarşamba

Ekincik,Dalyan,Akbük Tatilim..

Haylimdeki tatile bu sene daha bi yaklaştım sanırım..Çok güzel bir rota  dolu dolu bir tatil oldu bizimkisi..Benim gibi rota arayışında olanlar için yazmak istedim blogumda..Zira çok araştırdım gitmeden..


İzin tarihi sorunsalımız vardı  önce ağustosun ilk iki haftası dedik sonra eşimin iş değişikliği nedeniyle bir hafta öne çektik öyle olunca da ilk gideceğimiz yer hakkında fikrimiz yoktu ..Gitmeden bir gün önce karar verdik :)) Önce iki yıl önce gittiğim Muğlanın cennetlerinden biri Selimiye köyüne gidelim istedik Sonra başka bir yer mi keşfetsek hemde rezervasyon yaptırdığımız Dalyan'a yakın bir yer mi olsa dedik..


Ve öyle de oldu..Dalyanı araştırırken öğrendiğim cennet koylardan biri Ekincik koyuna gidecektik ..


Ben zaten planlar değişmese de giderken uğramak istiyordum..Tatil yapmak nasip oldu böyle olunca..Sonra yollar Akbüke çıktı iyi de oldu ikinci Seliiyemi buldum sonunda..,





fırında beşamel soslu karnıbahar...


Karnabahar candır..karnabahar mevsimi tam olarak gelmese de görünce aldım..İyi anlaşırız kendileriyle..Önce dedim kızartmasını yapayım.Sonra kim uğraşacak amannnn dedim fırında yapayım sonra canlar arkadaş dedi tavukta koy..dedim yakışırrr..zira arkadaş dediğim nerede ne yenir neye ne yakışır pek bi bilir ağız tadını bilir yani :)))) Buradan sana selam olsun Başak'cım..Ağzının tadı hep tatlı olsun :))


MALZEMELER

Orta boy karnabahar
2 parça tavuk göğsü
1 bardak süt
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı tereyağı
karabiber
tuz
pul biber
biraz zeytinyağı
rendelenmiş kaşar peyniri


HAZIRLANIŞI

Öncelikle bir kenarda çiçek çiçek ayırdığımız karnabaharlarımızı haşlıyoruz..Bir yandan da biraz zeytinyağı ile minik minik doğradığımız tavuklarımızı kavuruyoruz..Onlar orada haşlanıp kavrulurken bizde boş durmuyor beşamel sosumuzu hazırlıyoruz..Ne yapıyoruz..Alıyoruz tenceremize tereyağımızı eritip unu ilave ediyor kavuruyoruz unumuzun kokusu geçince sütümüzü baharatlarımızı ekliyoruz kaynayana kadar karıştırarak sosumuzu pişiriyoruz..Hazırladığımız sosumuza tavuk ve  karnabaharlarımızı ekleyip harmanlıyoruz..Karışımımıza rendelenmiş bir tutam kaşar peyniri ekliyor tepsimize döküyoruz bir tutam kaşarı üzerine de serpiştirip 170 derece fırında pişiriyoruz kaşarlarımız kızarınca fırından alıyor ve midemize bayram  yaptırıyoruz..

Dalyan Ortaca Muğla



Dalyan ben deyim beş siz deyin on yıldır aklımın bir köşesinde olan bir yer..Kuzenim gitmişti çok güzel anlatmıştı..Eşiminde arkadaşları epey övmüş tatil listemize yazı verdik bu sene ..İyi de yapmışız..Epey araştırdım Dalyanı..Araştırmalarım sırasında Zakkum Pansiyona rastladım..




En çok etkileyen kısmı İnternet sitelerinde rastladığım "Dünya görüşü ne olursa olsun tüm dünyanın kabul ettiği, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkemizi yoktan var edişini kabul etmeyen vatandaşlarımıza oda talebinde bulunmadıkları için teşekkür ederiz." bu cümleydi..İyi ki de gitmişiz..Oğlum o kadar sevdi ki kaka kaka dedi girer girmez hemen arabadan lazımlığını getirdim oturdu bi de gazete aldı hem kamuflaj niyetine hem keyif niyetine kral mezarlarına karşı ohh mis...Yani neymiş krallar bu dünya kimseye kalmazmış bakın Yücem karşınızda kakasını yapıyo keyifli keyifli :)))


Pansiyon tıpkı sitelerinde anlatıldığı gibi görüntülerinde fazlası var eksiği yok..Çok şirin sıcak bir pansiyon..Kral mezarları manzaralı nehrin kıyısında süper..




Oğluş balıklara ekmek attı bi sürü eğlendik ki biz..Deniz en yakın meşhur iz tuzu plajı..Teknelerle pansiyonun önünde binip gidilebiliyor isterseniz karadan da gidiliyor..Biz her ikisini de yaptık sayılır..İlk gün arabamızla gittik plaja tekne saatini kaçırmıştık çünkü..Bir baktık fikrimiz olsun diye.Açıkçası denize gittik ama girmedik..Oldukça kalabalık birazda dalgalıydı.


Sonra yol üzerindeki muhteşem bir atmosferi olan Nar Danesine uğradık yemeğimizi orada yedik..Açıkçası gitmeden araştırdığımda çok güzel yorumlar okudum orası hakkında..Ama yemek konusunda biz pek tatmin olmadık..









Nar suyunu da içmedik..Resimlerde göründüğü üzere erişte tam bir hayal kırıklığı..Ama dondurmasını denedik oda bizim dondurma anlayışımıza uymayan serinletici güzel bir tat..Bildiğiniz meybuzun daha kıvamlı halini külaha koymuşlar..Hatta şu algidanın twister yediyseniz tıpkı onun gibi serinletici bir tadı var ..Dondurma dediğin maraş usulü ve Ankara demetevler Roko dondurma gibim olur..Ama atmosfer muhteşem..çok güzel yapmışlar adamlar..Seyir terasından görünen manzara muhteşem al çayını otur saatlerce izle ..İyi ki gitmişiz yine de...,
















İkinci gün pansiyonun sahibi sevgili murat bize 12 Adalar turu ayarladı..Oğluş Kociş ve ben açık denzilerde denzin dibine kadar tadını çıkardık..Oğluş nasıl girdi derseniz..Swimmtrainer saolsun der şiddetle tavsiye ederim..

Son günümüz de ise bir öncekine göre çok daha fazla sevdiğimiz Ekincik turuna gittik..Diyeceksiniz ki Ekincikte üç gün kaldın niye gittin..Kaldığımız yere turlar öylesine uğruyor asıl koy biraz ilerideymiş meğer..Muhteşem bir koya gittik kıyısı da vardı hatta Yüce bayıldı oraya sürekli taş attı denize cop cop..Sonra mağaranın altındaki süper ötesi denize girdik..Hemde dalyan turunda yaptıkları gibi sazlıkların arasından geçtik iztuzunu gördük..Veeeeeeeeeeee kocaman caretta caretta bize kendini gösterdi.



Şanslıydık yani....Mavi yengeç aldık tadına baktık tatlı balık gibi bir şey çoğunu yemeyi beceremediğimden cartta carettalara attık..A bu arada öyle sevimli de değiller kocaman bi şeydi bizim gördüğümüz kaplumbağa :))))..Turu düzenleyen tekne Özalp turlarının teknesiydi Ali kaptan ve ailesi çok sıcak dı..


Öğle yemeğimiz muhteşemdi..Kesinlikle tavsiye ederim..12 ada teknesi daha büyük daha fabrikasyon gezisiydi..Ama ekincik gezi daha bir sıcak aile teknesi otantik geziydi..Dalyan gezimizi de böyle tamamladıktan sonra sıra üçüncü rotamız Akbükteydi..







Ekincik Köyü Köyceğiz Muğla



Ekincik Muğla Köyceğiz e bağlı  kumlu plajı ile reklamı yapılan sessiz sakin aile ortamı ve temiz berrak deniziyle bilinen ve benimde onayımdan geçen bir köy..Herkes eminim böyle bir köyü olsun ister...Hatta ünlülerin gemicikleriyle :) uğradıkları bir marinaymış..Hatta My Marina  adındaki mekanda epey tavsiye ediliyor karadan ulaşımı çok zahmetli olduğunu duyduğumdan bide tabi ki biraz duysal açıdan biz gitmedik


Ekinciğe nasıl gidilir derseniz biz telefondan haritaya bağlanarak gittik ..Ama fikir vermek açısından yolu zahmetli değil..Otobüsle de Köyceğiz den servisleri oluyormuş..


Ekincik de Nerede kalınır derseniz..Parmakla sayılacak kadar pansiyon, hotel tarzı yerler var bir de kamp alanı mevcut..Biraz arkalarda da kiralanabilecek ev bile var az da olsa (Çağrı Market size yardımcı olabilir :)))..



Biz Ekincik Pansiyonda kalmak niyetiyle çıktık yola ama rezervasyon yaptırmadık..Ekinciğe ulaştığımızda pansiyonun denize uzak olmadığını ancak bizim tatil anlayışımızdaki yakınlığı da uymadığını gördükten sonra biraz ilerde internete hiç rastlamadığım İnceler Hoteli gördük denize sıfır bir otel üstelik diğer pansiyonlarla da arasında çok da fark yok ücret olarak..Hotel Ekincik le yan yana..Bizde bebek nedeniyle orayı tercih ettik..Ekincikte konaklama anlayışı yarım pansiyon Sabah kahvaltı akşam yemeği şeklinde..Ama öğlenleri cheese burger hamburger çıkıyor..Bu bebek için pekte iç açıcı değil..Otelin öğle yemeği için çorba istediğimde hazır çorba yaparız demeleri yada kendiniz isterseniz yapabilirsiniz diye teklifte bulunmamaları açıkçası eksi bir olay..Ama gözleme yapan bir iki pansiyon mevcut mesela biz iki öğlen Ekincik Pansiyonda gözleme ve çorba hatta açık ayran olarak geçiştirdik..


Denizine gelince deniz harika her saat temiz her saat dalgasız..Zaten turların uğrak yeri olmasının bir nedeni olmalı dimi :)) Hemen derinleşmemesi de cabası...Ama git git yürüyorsun olayı da yok tabi..Plajda kum ..Otelin şezlong ve şemsiyeleri ve duşu da mevcut..Daha ne olsun..Hatta otel saolsun benim çamaşırları da yıkadı bir güzel..SEVİMLİ Yağmur ablamız saolsun yıkattı verdi..




Aktiviteye gelince..Yok öle bir şey öyle dımtıs dımtıs bir durum yok..Ekincik demek; dinlenme kendini doğayı dinleme tatili , sahilde oturup bebeğiniz şezlongda ya da bebek arabasında uyurken denizi gökyüzünü yıldızları izleme tatili..Yemyeşil dağlara karşı yüzmenin keyfini çıkarma tatili..Ama parmakla sayılacak kadar da olsa turist vardı otelde ..hatta bu söylediklerimin aksine son gecemizde onlara Türk gecesi yapıp sabaha kadar bangır bangır eğlendiler..Umarım bozulmasına işaret değildir ..

Lütfen Ekincik öylece kaslın..Bakir sessiz sakin..